Anksiyete Bozukluğu Tedavisi Ne Kadar Sürer?
Anksiyete Kaygı Bozukluğu nedir?
Anksiyete yani Kaygı bozukluğu uzun süreçte gelişen bir tür psikolojik bozukluk olup bireylerin çevresinde gelişen olay ve durumları kendilerine bir tehdit unsuru olarak algılaması sonucunda bedenin kontrol edemediği ruhsal açıdan; korku, endişe, gerginlik, tedirginlik, kontrolsüz heyecan, fiziksel açıdan ise, soğuk ter atma, titreme, kalp atışının hızlanması, kan pompalanmasının artması, olay ve durumlara gösterdiği kaçınma davranışları gibi tepki göstermesidir.
Bazı durumlarda kişi korkusunun dozunu kontrol edemezse ani ataklar (panik atak) geçirmesi olasıdır. Kaygı, korkuya göre daha uzun süre devam eder. Kaygı bozukluğu tanısının konulabilmesi için belirtilerin en az üçünün en az 6 ay boyunca devam etmesi gerekir.
Anksiyete Kaygı bozukluğu belirtileri nelerdir?
Anksiyete bozukluğu belirtileri yaşayan kişiler genellikle her an bir şey başlarına gelecekmiş gibi hissederler. Çevrelerinden de çoğu zaman evhamlı biri olarak tanımlanabilirler. Kendilerinde bazen biranda bazen de tetikleyici uyaranlarla kaygı oluşur ve kişi bu düşünceleri kendinden uzaklaştırmakta zorluk yaşar. Kaygının yarattığı stresten dolayı dikkat dağınıklığı, unutkanlık, kendini yorgun hissederler.
Kişiler genellikle sinirli ve gergin olurlar. Kişi kaygılı olmasını bazen mantıksız veya normalin dışında bulabilir, bazen de kaygılı olmasını mantıklı bulup onda yarattığı olumsuz etkilerden dolayı desteğe ihtiyaç duyabilir. Kaygı bozukluğu belirtileri arasında psikolojinin tetiklediği fiziksel etkiler de görülebilir. Fiziksel etkiler yoğun bir panik duygusunda görülen belirtilerdir.
Kaygı bozukluğunda titreme görülürse kişi doktora başvurmalıdır. Kişi bu zamanlarda kontrol edemediği titremelerle karşılaşabilir. Bu kaygının yoğun olduğu ve atak anlarında sıklıkla görülür. Genellikle yoğun kaygı, uykusuzluk, sinirlilik, soğuk ter atma, kendini tehlike altında görme bunu tetikleyebilir. Kaygı bozukluğu kişide görülen titreme hastalığın tedavi edilmesi gerektiğini gösteren önemli bir işarettir. Ayrıca hastalığın somatik(fiziksel) semptomları arasında sıklıkla görülür.
Kaygı bozukluğunda diyare (ishal) fiziksel etkilerinden biri olabilmektedir. İshal çok yoğun stres altında sindirim sisteminin ve bağırsakların fazla çalışması ishale yol açabilir. Örneğin aşırı sınav heyecanı veya kaygısı gibi durumlarda da görülebilir. Hastalığın nüksettiği durumlarda fiziksel semptomları arasında görülür.
Genellikle kişiler olayların en kötüsünü düşünmeye eğilimlidirler yani bardağın boş tarafından bakarlar. İnsanlar olayları gözlerinde büyütüp ve işin içinden çıkılamaz bir boyut kazandırıp en az 6 ay süreyle yaşıyorsa yaygın anksiyete bozukluğu olabilir.
Ek olarak uyku bozuklukları görülür. Uykuya dalamama, huzursuzluk devamında uykudan sık sık uyanma gözlenir.
Kaygı bozukluğu türleri nelerdir?
Kaygı bozukluğu türleri; yaygın anksiyete bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluklar, travmatik stres bozukluğu, fobiler (agorafobi, klostrofobi ..Vb.), sosyal kaygı bozukluğu, panik atak, seçici konuşmazlık bozukluğu, ayrılma kaygısı bozukluğu, bir sağlık sorununa bağlı kaygı bozukluğu olarak örneklendirilebilir. Kaygı bozukluğu grubunda en yaygın olan sosyal fobi tanısıdır.
Anksiyete Kaygı bozukluğu nasıl tedavi olur?
Kaygı bozukluğu tedavisinde şema terapi kullanılabilir. Vietnam gazileriyle yapılan bir araştırmada, travma sonrası stres bozukluğu yaşayan gazilerde kaygı belirtileri şema terapi ile bilişsel davranışçı terapiye oranla daha az olduğu görülmüştür. Antalya anksiyete tedavisi yapan uzmanlarımızı inceleyebilirsiniz.
Eğer kaygı bozukluğu yaşayan bir çocuk ise anne baba ve çocuk ilişkisine bakılmalıdır. Ebeveynler yüksek düzeyde çatışmanın çocukta kaygıya yol açabileceğini çocuğa anlatmalıdır. Terapiye ebeveynlerde alınarak iletişim ortamlarına bakılmalıdır. Hasta tedaviye direnç gösterirse tedavinin önünde ki engeller belirlenip aşılmalıdır.
Kişi kaygı bozukluğu yaşamasının ardından bir doktora başvurup uygun ilaçlarda desteklenmelidir. Fakat sadece ilaç kullanımı, ilaç alınmadığı süreçte veya ilacın zamanla kullanımında tedavi etkilerinin azalıp veya görülmemesiyle hastalığı nüksettirir. Bu yüzden bilişsel davranışçı terapi ve ilaç kombinasyonu ile olumlu sonuçlar alınır. Hastalığın tedavisinde genellikle kaygının korkulan nesneler hakkında yanlış fikirde bulunulmasıyla oluşabileceğinden psikodrama ile tedavi bir alternatif olarak çocuk ve ergen grubuyla düşünülebilir.
Kaygı Bozukluğunda ne tür ilaçlar kullanılır?
Kaygı bozukluğunda ilaç olarak daha çabuk sonuç almak isteyenler yeşil reçete grubunda olan benzodiazepinler kullanılır. Hastalığın fiziksel etkileri gösteren bulantı, çarpıntı, terleme gibi belirtilerde Propranolol (Dideral) ismindeki ilaç kullanılabilir. Seçici Serotonin Geri Alım İnibitörleri sınıfındaki ilaçlar genellikle kullanılır. (Lustral 50 mg veya 100 mg.)
Anksiyete Kaygı bozukluğu testleri nelerdir?
Kaygı bozukluğu tespiti amaçlı kullanılan Üstbiliş Ölçeği-30 üst biliş modellerinin 30 soruluk psikolojik rahatsızlıkların üst biliş inançları, yargılar ve düşünce akışı üzerine geliştirilmiş üst biliş ölçeğinin kısa şeklidir. Sonuçlar Türk kültüründe psikolojik alanda değerlendirilmesini yeterli bulmuştur. Yaygın anksiyete bozukluğu (YAB-7) ölçeği Türkçe formu yararlı bir psikolojik tarama testidir.
Kaygı Duyarlılığı İndeksi Gözden Geçirilmiş Formu (KDİ-GF) Reiss ve arkadaşları arasında 1986 da geliştirdiği 16 maddeden oluşan şekli Kaygı Duyarlılığı İndeksine göre Kaygı Duyarlılığını (KD) daha iyi ölçtüğü bulunmuştur. KDİ-GF (gözden geçirilmiş hali) 10 tanesi orijinal KDİ’den alınmış 36 maddeden oluşur. Araştırmalar bu testin çok faktörlü olduğunu göstermektedir. SCARED okul korkusu, yaygın kaygı bozukluğu, fiziksel etkiler, panik bozukluklar alanında çocuklar için öz bildirim ölçeği olarak kullanılabilen bir testtir.
Kaygı bozukluğu ile tansiyon arasında bağlantı var mı?
Kaygı bozukluğunda kalp atış hızları artmasıyla beraber kan basıncı artar. Ailede genetik olarak tansiyon hastalığı varsa kişi risk grubundadır kaygı tansiyonun ani yükselmesine neden olacağından tedavi sürecini de olumsuz etkiler. Bireyler tehlikeli gördüğü durumlar karşısında bir miktar kaygı yaşamaları normaldir. Bu tehlikeli durumlarda yaşadığı geçici ve normal kaygılar ‘Durumluk kaygı’ olarak adlandırılır.
Kişiler bazen kendilerinde psikolojik rahatsızlık olmasını geri plana atıp tansiyon hastası olduğunu ve belirtilere tansiyonun sebep olduğunu düşünebilir. Burada bilinmesi gereken durumlara bağlı panik olayla yükselen tansiyon kişiyi kaygı bozukluğu veya tansiyon hastası yapmaz. Bu yüzden tanı koyma sırasında hassasiyet gereklidir. Kaygı bozukluğu yaşayan kişinin atak zamanlarında damar büzüşmesi ve kalp ritminde artış sebebiyle kan basıncı artabilir. Bu durum hipertansiyonla karıştırılmamalıdır. Panik atak rahatsızlığında da bu durum geçerlidir.
Kaygı bozukluğu terapisinde nasıl yol izlenmelidir?
Kaygı bozukluğu terapisinde bilişsel davranışçı terapi günümüzde psikoterapi alanında en önde gelen yaklaşımlardan birisi olmuştur. Öncelikle bireyin durumunun hastalık olarak kabul edilip edilmediği kararına varılır. Eğer patolojik(hastalık) bir durum varsa kişinin davranışına odaklanılır. Genellikle kaygı durumunda birey kaçış yoluna başvurur. Bu durumda kaygısıyla ilgili kişiyi en az rahatsız eden durumdan en fazla rahatsız eden duruma ve sonucunda kaygısıyla yüzleştirilir. Kaçış, sorunla yüzleşmeme durumu olduğundan daha büyütüp, karmaşık hale getirebilir. Terapist kaygıları bu yöntemle kabul edilebilir yapar. Aynı zamanda çocuk terapisinde oyun tekniği kullanılabilir.
Freud’a göre oyun oynamak bilinç dışı işleyişle bağlantılıdır. Çocuklar oyun oynarken onlarda kaygı yaratan düşünceleri kabul etmeleri kazandırılabilir. Çocukların travmatik yaşantılarını daha olumlulaştırdığı ve zihni arındırdığı görülmüştür. Kaygı bozukluğunda danışan çeşitli şekillerde direnç gösterebilir. Örneğin konudan bahsedip konu üzerinde durmayıp değiştirmek gibi.
Bu durumda terapist kaygının ne olduğunu doğru tespit etmelidir. Terapist bu durumda terapötik ilişkinin sağlığı açısından direk müdahalede bulunup o konuyla ilgili konuşmaya danışanı zorlamamalıdır. Danışanı kaygıyla yüzleşme arasında zorunlu bırakmak veya dikte etmek yanlıştır. Bunun yerine eğitmek, bilgi vermek, kaygılı düşünceleri daha makul ve doğrularıyla değiştirmek sağlıklı olandır. Kaygı bozukluğu kişinin hayatında tedavi edildikten sonrada korunması gereken bir bozukluktur. Kişinin hayatının çekinik olarak bir bölümünde yer alır. Bu yüzden terapist korunma yöntemleri hakkında da yol gösterici olmalı ve daha önemlisi danışanın bunu uygulaması gerekir.
Kaygı bozukluğunda EMDR tekniği kullanılabilir mi?
EMDR tekniği günümüzde psikologların kullandığı çeşitli terapötik yaklaşımlarının gösterdiği etkinliği kanıtlanmış yeni bir yöntemdir. Travma Sonrası Stres Bozukluğunda (TSSB) etkili olduğu birçok çalışma vardır. Diğer tekniklere göre daha hızlı gelişme gösterir. Örneğin sınav kaygısı yaşayan öğrencide sınanmakla ilgili olumsuz deneyim sonrasında gerilim, yoğun korku ve değerlendirilme altındayken merkezi sinir sisteminin fazla uyarılması gibi belirtiler görülebilir.
Bu durumun nedeni geçmiş sınavlara girerken yaşadığı olumsuz deneyimlerin birleşmesi sonucu ortaya çıkabilir veya sadece sınav kaygısı olarak değil kişinin değerlendirmesini içeren herhangi bir durumda da stres oluşturabilir. EMDR tedavisi olumsuz deneyimlere odaklanıp belirli gelişim gösterir. Sadece sınav korkusunu yenmekle kalmayıp sınavdaki performansı da arttırır. EMDR tekniklerinden göz hareketi incelemesi, duyarsızlaştırma ve yeniden işleme teknikleri kullanılır. TSSB tanılı hastalarda EMDR tedavisi yeterli bir yöntem bulunmuştur.
Diğer psikolojik hastalıklarda da kullanılmaktadır. Beş EMDR tedavisi sonunda panik ataklarda, kaygı duymanın olumsuz sonuçlarıyla ilgili düşüncelerde, depresyonlarda ve diğer psikolojik hastalıklarda olumlu sonuçlar elde edilmiştir.